Tüm toplumsal sorunların gerçek sebebi: Cehalet! Okumuyoruz...Kutsal kitabı da anayasayı da dünya edebiyat klasiklerini de...

Derlenen birçok istatistiğe göre Türkiye’de kitap okuma oranı oldukça düşük. Peki, bunun sebepleri neler? Neden kitap okumuyoruz? Türkiye’de kitaba ne kadar zaman harcanıyor? Bu soruların cevapları maalesef pek iç açıcı değil. İşte detaylar…

+8
Haber albümü için resme tıklayın

Okumak, insanı insan yapan temel zihinsel beceriler için olmazsa olmaz bir etkinlik olarak kabul ediliyor. Çünkü okumak kişinin muhakeme ve değerlendirme yetisini geliştiriyor. Okumak, dili geliştirerek düşünce dünyasını zenginleştiriyor ve ufku açıyor.

Birçok uzmana ve yazara göre dil, hem düşünmemizi sağlayan hem de ifade etmemizi mümkün kılan temel bir araçtır. Dil felsefesi üzerine çeşitli çalışmalar yapmış filozoflardan Ludwig Wittgenstein bu gerçekliği şu çarpıcı sözle özetliyor: “Dilimizin sınırları, dünyamızın sınırlarıdır” Tüm bunlara bağlı olarak okumanın insan için su ve ekmek kadar elzem olduğu vurgulanıyor.

Ancak yapılan araştırmalara bakıldığında Türkiye’nin bu konuda sınıfta kaldığı gözleniyor. Birçok farklı kaynağa göre Türkiye’de insanlar günde 5-6 saat televizyon izliyor, 3-4 saatini internette geçiriyor kitap okumaya ise 1-2 dakika ayırıyor. Kitap, ülkemiz insanı için ihtiyaç listesinde 235. sırada. Ve Türkiye, dünya ölçeğinde yayımlanan birçok listeye göre kitap okumada en son sıralarda. Öte yandan Türkiye’nin neredeyse her kentinde en az bir üniversite olmasına karşın kütüphanelerin fiziki imkânlar ve kitap sayısı bakımından yetersiz ve eksik olduğu belirtiliyor. 

OYSA DİNLER VE MEDENİYETLER DE KİTAPLARDAN ÇIKTI…

Yapılan birçok ankete göre halkın ezici bir çoğunluğu kutsal kitapları da, yurttaşlık sözleşmesi olan anayasaları da, bilimsel makaleleri de pek okumuyor. Bunun yanında insanlığın ortak sorun ve acılarını tartışan klasik roman ve öykülerin bile okunmadığı belirtiliyor.

Bilindiği gibi modern dünya; siyasi, iktisadi, hukuki ve teknolojik alt yapısıyla bazı büyük filozofların yazdığı metinler ve kitaplar üzerinden tasarlandı.

Öte yandan kutsal dinler bile kendini bir kitapla açıklarken ve sıkça okumayı öğütlerken toplumun bu ilgisizliği hayrete düşürüyor. Çünkü bilindiği gibi gerek ahlaki sorunlara cevap veren yönüyle gerekse de yaşamın her anını ve alanını belirleyen yapısıyla dinler ‘toplumu kuran’ temel bir olgu olarak kabul ediliyor.

Bu açıdan bakıldığında tablonun ne denli vahim olduğu ortaya çıkıyor. İnsanlar kitap okumadığını ancak kişisel olarak eksikliğini hissetmediğini belirtseler de tarih, toplumları çürüten ve altını oyan en büyük sorunun cehalet olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla kişiler bunu gündelik hayatta pek fark etmese de toplumlar bunun bedelini uzun vadede siyasal ve ekonomik alanda ağır bir şekilde ödemekte. Çünkü okumayan toplumlarda hoşgörü, tahammül, uzlaşı, yeni fikirler ve inovasyon gibi birliği ve gelişimi sağlayan temel edimler ortaya çıkmıyor.

TARİHSEL VE KÜLTÜREL SEBEPLERİ VAR…

Okumanın bir ‘ kültür işi’ olduğunu belirten kimi araştırmacılar, bunun sosyolojik yapıyla ve tarihsel arka planla da ilintili olduğunu ileri sürüyor. Buna göre okumanın, bilginin, bilimin ve bununla uğraşanların değer ve itibar gördüğü toplumlarda kitap doğal olarak daha çok ilgi görüyor. Modern bilginin doğduğu ve geliştiği süreci takip edemeyen Osmanlı’da ve onun mirasçısı konumundaki Türkiye’de kitap okumanın hak ettiği değeri görmemesi ise şaşırtıcı bulunmuyor. Bilindiği gibi Osmanlı’da 18. Yy’ın ortalarına kadar neredeyse hiç kitap basılmadı. Çeşitli ıslahat hareketlerinden sonra 1720’lerde İbrahim Müteferrika’nın matbaayı kullanmaya başlaması ve ilk denemeleri de istenen sonucu vermemişti.

Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllara gelindiğinde ise okuma yazma oranının yüzde 8’lerde kaldığı görülüyor. Günümüzde okuryazarlık oranı oldukça yüksekse de kütüphanelerin yetersizliği, basılan kitap sayısı ve okuma oranlarına bakıldığında durumun oldukça vahim olduğu gözleniyor. Bunun yanı sıra günümüzde dijital âlemin de etkisiyle dünya genelinde kitap okuma oranının gerilediği belirtiliyor. Ancak buna rağmen ezbere dayanmayan, eleştirel, aktif ve tartışmacı bir eğitim anlayışı ve politikasıyla bu olumsuz tabloyu tamamen değiştirmenin mümkün olabileceği vurgulanıyor.

KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILABİLİR?

Kitap okuma alışkanlığı için çeşitli çözüm önerilerinde bulunan birçok uzman, bunun küçük yaşlarda kazandırılması gereken bir etkinlik olduğunu belirtiyor. Buna göre bu noktada ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor.

Kitap okumayı, çocuklara bir ödev gibi dayatmanın yararsız ve yanlış bir yöntem olduğunu vurgulayan uzmanlara göre ebeveynler de okuyarak örnek olarak çocuklara bunu aşılayabilir. Çünkü çocuk için ilk rol model anne ve babasıdır. Öte yandan bu aktivite bir saate, programa ve plana bağlı olmamalı aksine gündelik yaşamda olağan akışın bir parçası olmalıdır. Ancak uzmanlara göre tüm bunlar çevresel şartlarla da doğrudan ilişkili.

Eğitimciler, kısıtlayan ve sorgulamayı engelleyen yasakçı bir ortamda düşünsel kısırlığın yaşanacağına ve bunun özellikle çocuklarda bilme eğilimini körelteceğine dikkat çekiyor. Çocukların doğal merakını sınırlamayan, öğrenme tutkusunu teşvik eden ve araştırıcılığını besleyen özgür ortamlara ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Bu ortam sağlandığı takdirde okuma isteği ve alışkanlığının kendiliğinden kazanılacağı belirtiliyor.

Haber: VEDAT AK

21 Eyl 2023 - 11:56 - Yaşam


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Edessa TV Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Edessa TV hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Edessa TV editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Edessa TV değil haberi geçen ajanstır.